Bugün 5.Eylül.2011 Pazartesi...Eşim ile tanışma günümüz.Cansel arkadaşımın aracılığıyla tanışmıştık.Daha dün gibi hatırlıyorum.Çok kısa sürede de evlendik.Şimdi bakıyorum geriye ve bugüne...İyi ki tanımışım O'nu..Çok özel bir insan.Çok güzel şeyler paylaştık,birbirimize güvendik,inandık ve adil olmaya çalıştık.Daha yaşanacak o kadar çok şey var ki...Zaman zaman eksik kalmasından korkuyorum.
Mükemmel değil ilişkimiz,mükemmel olmasını da beklemiyorum.Kimi zaman birbirimize kızıyor,kimi zaman birbirimizden uzaklaşıyoruz.Kimi zamanda bir o kadar yakın ve sevecen...Hepsi de bize ait duygu ve düşüncelerle yaşanıyor.Mükemmel değil ama olgun ve güzel bir ilişki yakaladık birlikte.O'nu seviyorum,O'nun yaptıklarına saygı duyuyorum,O'na güveniyorum...O'nunla mutluyum.O'nunla bir ömür geçirmek ve birlikte yaşlanmak istiyorum.
Bu mutluluğumuzu başlatan arkadaşıma binlerce teşekkürler...
bir psikoloğun günlüğü...
5 Eylül 2011 Pazartesi
5 Mayıs 2011 Perşembe
ÜÇ YAŞLI ADAM !
Bir kadın, kapıdan dışarı çıktığında, bembeyaz sakallı üç ihtiyarın kendi evinin... önünde oturduklarını görür.
’Ben sizi hiç tanımıyorum, der...
Ama aç ve susuz olmalısınız... Lütfen içeriye gelin de sizlere bir şeyler ikram edeyim...’
’Evin erkeği içerde mi?’ Diye sorar adamlar.
’Hayır, der kadın. Şu an evin dışında.’
’O evde olmadığı sürece bizim bu eve girmemiz mümkün değil...’ diye cevap verirler.
Akşam olup kocası eve döndüğünde kadın olanları anlatır.
’Peki, onlara söyleyebilir misin, der adam. Ben evdeyim artık, bu eve gelebilirler...’
Kadın dışarı çıkıp bu kişileri içeri davet eder.
Ama bu defa da
’Hepimiz aynı anda içeri girmeyiz’ der yaşlı adamlar.
Kadın öğrenmek ister
’Niye giremezsiniz?..’
İhtiyarlardan biri açıklar:
’Onun adı ZENGİN, der bir arkadaşını göstererek.
Diğeri BAŞARI...
Ben ise SEVGİ...’
Sonra ekler ’Şimdi içeri gir ve kocanla konuş. Hangimizi evinizde istersiniz?..’
Kadın içeri girip söylenenleri kocasına anlatır. Adam duyduklarıyla neşelenerek
’Ne güzel, der. Madem öyle, Zengin’i içeri çağıralım ve evimizi zenginlikle doldursun...’
Karısı itiraz eder
’Canım, niçin Başarı’yı çağırmıyoruz?’
Bu sırada, evin diğer köşesinde bulunan gelinleri konuştuklarını duyar. Koşarak gelir ve kendi fikrini söyler
’Sevgi’yi çağırsak daha iyi olmaz mı? Evimiz sevgiyle dolar!..’
’Gelinimizin teklifini dikkate alalım, der adam karısına... Dışarı çık ve bizim misafirimiz olması için Sevgi’yi davet et.’
Kadın dışarı çıkar ve yaşlı adamlara sorar
’Hanginiz Sevgi idi? Lütfen içeri gel ve misafirimiz ol...’
Sevgi ayağa kalkar ve eve doğru yürümeye başlar. Fakat diğer iki yaşlı adam da onu takip ederler... Kadın şaşırmış bir halde Zengin ve Başarı’ya sorar
’Ben sadece Sevgi’yi davet ettim, siz niye geliyorsunuz?’
Zengin ve Başarı bir ağızdan cevap verirler:
’Eğer Zengin’i ya da Başarı’yı davet etmiş olsaydın diğer ikisi dışarıda kalırdı. Ama sen Sevgi’yi davet ettin... O nereye giderse biz de ardından oraya gideriz. Çünkü nerede Sevgi varsa, orda Başarı ve Zenginlik de vardır!..
’Ben sizi hiç tanımıyorum, der...
Ama aç ve susuz olmalısınız... Lütfen içeriye gelin de sizlere bir şeyler ikram edeyim...’
’Evin erkeği içerde mi?’ Diye sorar adamlar.
’Hayır, der kadın. Şu an evin dışında.’
’O evde olmadığı sürece bizim bu eve girmemiz mümkün değil...’ diye cevap verirler.
Akşam olup kocası eve döndüğünde kadın olanları anlatır.
’Peki, onlara söyleyebilir misin, der adam. Ben evdeyim artık, bu eve gelebilirler...’
Kadın dışarı çıkıp bu kişileri içeri davet eder.
Ama bu defa da
’Hepimiz aynı anda içeri girmeyiz’ der yaşlı adamlar.
Kadın öğrenmek ister
’Niye giremezsiniz?..’
İhtiyarlardan biri açıklar:
’Onun adı ZENGİN, der bir arkadaşını göstererek.
Diğeri BAŞARI...
Ben ise SEVGİ...’
Sonra ekler ’Şimdi içeri gir ve kocanla konuş. Hangimizi evinizde istersiniz?..’
Kadın içeri girip söylenenleri kocasına anlatır. Adam duyduklarıyla neşelenerek
’Ne güzel, der. Madem öyle, Zengin’i içeri çağıralım ve evimizi zenginlikle doldursun...’
Karısı itiraz eder
’Canım, niçin Başarı’yı çağırmıyoruz?’
Bu sırada, evin diğer köşesinde bulunan gelinleri konuştuklarını duyar. Koşarak gelir ve kendi fikrini söyler
’Sevgi’yi çağırsak daha iyi olmaz mı? Evimiz sevgiyle dolar!..’
’Gelinimizin teklifini dikkate alalım, der adam karısına... Dışarı çık ve bizim misafirimiz olması için Sevgi’yi davet et.’
Kadın dışarı çıkar ve yaşlı adamlara sorar
’Hanginiz Sevgi idi? Lütfen içeri gel ve misafirimiz ol...’
Sevgi ayağa kalkar ve eve doğru yürümeye başlar. Fakat diğer iki yaşlı adam da onu takip ederler... Kadın şaşırmış bir halde Zengin ve Başarı’ya sorar
’Ben sadece Sevgi’yi davet ettim, siz niye geliyorsunuz?’
Zengin ve Başarı bir ağızdan cevap verirler:
’Eğer Zengin’i ya da Başarı’yı davet etmiş olsaydın diğer ikisi dışarıda kalırdı. Ama sen Sevgi’yi davet ettin... O nereye giderse biz de ardından oraya gideriz. Çünkü nerede Sevgi varsa, orda Başarı ve Zenginlik de vardır!..
Ekleyen: Bir Yudum Sevgi
Bugün facebookta bu paylaşımı okudum ve çok hoşuma gitti,paylaşmak istedim...Sevgiyi ne kadar da güzel anlatmış.Sinerji yaratan bir şey sevgi!...Sizce de öyle değil mi?
25 Nisan 2011 Pazartesi
Hayatın İçinden...
Şunu fark ettim.Blog açmışım ama iki yazı dışında bir şey yazmamışım...Ne kadar yoğunum demek ki diye düşündüm ama o da değil.Hayatın içinde bir o tarafa bir bu tarafa savrulup gidiyoruz.Ya da savrulup gitmeyi tercih ediyoruz.
Diyetimi ve beslenme alışkanlığımı merak ediyorsanız :))devam ediyorum.Hatta toplam 8-8,5 kilo verdim.Bir takım şeyleri düzene koymak,planlamak ve geliştirmek işe yarıyor...Hedefe ulaşmayı sağlıyor.Pek çok şey insanın kendi elinde...Seçtiği hayat şeklini yaşamak!
Hayata gülümsemek,kendine gülümsemek...
Hayatın anlamını merak ediyoruz.Oysa hayatın anlamı insanın kendi seçtiği,düşündüğü,baktığı ve hissettiği...Kısacası insanın kendi...
Diyetimi ve beslenme alışkanlığımı merak ediyorsanız :))devam ediyorum.Hatta toplam 8-8,5 kilo verdim.Bir takım şeyleri düzene koymak,planlamak ve geliştirmek işe yarıyor...Hedefe ulaşmayı sağlıyor.Pek çok şey insanın kendi elinde...Seçtiği hayat şeklini yaşamak!
Hayata gülümsemek,kendine gülümsemek...
Hayatın anlamını merak ediyoruz.Oysa hayatın anlamı insanın kendi seçtiği,düşündüğü,baktığı ve hissettiği...Kısacası insanın kendi...
22 Şubat 2011 Salı
Diyet Günleri...
Bir ay önce Diyetisyen Serap Orak Tufan'ın desteğiyle diyete başladım.Bir ay boyunca beslenme alışkanlığımı değiştirdim.Eskisinden daha çok yememe rağmen yaklaşık 4-4,5 kilo vermiş olduğumu gördüm.Hem sağlıklı bir şekilde besleniyorum,hem de kilo veriyorum.Oysa metabolizmamın yavaş işlediğini düşünüyordum.Yavaş işleyen metobolizmam değilmiş.Bakıyorum da tıkır tıkır işliyor...Alışkınızdır sorumluluğu birilerine ya da bir şeylere yüklemeye...
Kendimi fiziksel olarak daha zinde hissettiğim gibi,duygusal olarak da mutlu ve kendimden memnun hissediyorum.Kıyafet seçimini daha cesurca yapabiliyorum.Özen duyup ta giyemediğim şeyleri giyebiliyorum.Çevremdeki insanlardan da olumlu geri bildirimler almak beni daha da mutlu ediyor...
Diyet demek yerine aslında beslenme alışkanlığı desek daha iyi olur diye düşünüyorum...Koşturmacanın içinde abur cubur ve fastfood yiyeceklere öyle yükleniyoruz ki sonra ipin ucu kaçıyor...Haydi sizde sağlıklı beslenmeye...
Ben sağlıklı ve daha zinde günler için beslenmeme dikkat etmeye devam edeceğim.:))
Kendimi fiziksel olarak daha zinde hissettiğim gibi,duygusal olarak da mutlu ve kendimden memnun hissediyorum.Kıyafet seçimini daha cesurca yapabiliyorum.Özen duyup ta giyemediğim şeyleri giyebiliyorum.Çevremdeki insanlardan da olumlu geri bildirimler almak beni daha da mutlu ediyor...
Diyet demek yerine aslında beslenme alışkanlığı desek daha iyi olur diye düşünüyorum...Koşturmacanın içinde abur cubur ve fastfood yiyeceklere öyle yükleniyoruz ki sonra ipin ucu kaçıyor...Haydi sizde sağlıklı beslenmeye...
Ben sağlıklı ve daha zinde günler için beslenmeme dikkat etmeye devam edeceğim.:))
21 Şubat 2011 Pazartesi
Önyargılarımız...
Önyargılar insanı zorlar ve yanlış tepkiler vermesine sebep olur. Önyargıyı parçalamak atomu parçalamaktan daha zormuş. Olayları gerçek şekliyle değil de, insanın kendi algılamasına ve düşüncesine göre değerlendirmesi ve yargılamasıdır önyargı.
İletişim içinde olduğumuz ya da olmadığımız kişilerle ilişkilerimizde önyargılar çok fazla kullanılıyor. Pek çok kişinin de yaşamında bu tür yanlış algılamalar ve yorumlamalar oluyordur sanırım. Bunlara sebep daha önceden buna benzer olayları yaşamış olmak ya da öğrenmiş olmaktır. Önyargılar hepimizin yaşamında vardır.
İletişim içinde olduğumuz ya da olmadığımız kişilerle ilişkilerimizde önyargılar çok fazla kullanılıyor. Pek çok kişinin de yaşamında bu tür yanlış algılamalar ve yorumlamalar oluyordur sanırım. Bunlara sebep daha önceden buna benzer olayları yaşamış olmak ya da öğrenmiş olmaktır. Önyargılar hepimizin yaşamında vardır.
Bir gelincik hikayesini de önyargıya örnek olarak vermek istiyorum. ‘Bir köyde, bebeği ile yalnız yaşayan bir kadın varmış. Bir gün ormandan gelirken bir gelinciğe rastlamış. Onu almış, beslemiş. Bebeğiyle beraber yaşadığı eve alıp getirmiş. Gelincik (bir hayvan) ve bebek hiç ayrılmaz olmuşlar. Bir gün kadın ikisini yalnız bırakmış evde. Kapının önünü süpürüp, gelmiş eve. Eve gelince gelinciği görmüş karşısında. Ağzı kanlar içindeymiş. Bebeğinden de hiç ses çıkmıyormuş. Kendini kaybetmiş, elindeki süpürge ile gelinciğe vurmaya başlamış ve öldürmüş. Koşarak bebeğinin yanına gitmiş, bir de ne görsün? Bebek beşiğinde uyuyormuş. Beşiğin yanında ise kanlar içinde bir yılan duruyormuş’.
Önyargılar insanda alınganlıklar, kırılganlıklar, öfke, kızgınlık, kaygı ve endişeler yaratır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)